ADİT
  Sesbilim
 

                                                                                     

Osmanlı Türkçesi:mebhâs-ı asvât-ı melfûze, Almanca:Phonologie, Fransızca:phonologie,

İngilizce: phonology, phonomics

1. Ses Biliminin Tanımı

Ses bilimi, ses birimi (fonem, phonem) adı verilen ve anlam ayırd edici özelliği bulunan dil içindeki seslerin işlevlerini/görevlerini inceleyen dil bilimi koludur. Bu yönüyle kimi dilcilerce, görevsel ses bilgisi diye de adlandırılır. Hece yapısı, vurgu, aksan, titremleme ve ses olayları gibi konular ses biliminin inceleme alanında yer alır.

Diller, bir dilin lehçeleri ya da ağızları arasında bile ses dizimi bakımından farklılıklar söz konusudur. Aynı dile ait kelimenin farklı coğrafyalarda farklı seslerle telaffuz edildiğine duyabilirsiniz. Türkiye Türkçesinde ölçünlü dildeki "kazak" kelimesinin, İsparta Eğridir'de "gazak", Senirkent'te ise "gozak" biçiminde telaffuz edilmesi buna örnek gösterilebilir. Yine bir geniz sesi olan nasal n [ñ] ölçünlü dilden kalktığı için, "baña" kelimesi normal n ile "bana" biçimiyle telaffuz edilmektedir.

 

  

1.     FONOLOJİ  VE FONETİK AYRIMI

Fonolojiyi  ilk defa 1928’de La Haye 1. Dilciler Kongresinde : Önerme 22 bildirisiyle tanıtanlar kurucuları R. Jakobson, S. Karcevsky, N. S. Trubetzkoy’dur. Fonologların amacı dilin ses sistemine görevli yanların araştırılması olduğuna göre ilk iş sisteminde ses birimlerini belirtmekti:  ses birimlerine fonolojide fonem denir (BAYRAV, 1996:94-95) . Bazı kaynaklarda fonetik için sesbilim, fonoloji için görevsel sesbilim kavramları kullanılmaktadır.  

                 SESBİLİM

      GÖREVSEL SESBİLİM

Dilin seslerinin maddesel yönlerinin,tözünün 

Çözümlemesi

Dili seslerin işlevlerinin incelenmesi

Ses zincirlerinin çözümlenerek, kendilerini oluşturan seslerin ayrılması ve bunları söyleyiş ve akustik özelliklerine göre sınıflandırmak

Sesleri dizimsel ilişki içindeki yerlerine göre sınıflandırmak

Bu söyleyiş ve akustik özelliklerinden hangisinin ayırıcı olduğu konusu ile ilgilenmez.

Hangi söyleyiş ve akustik özelliğinin ayırıcı olduğu konusunda bilgi verir.

Söyleyiş ve akustik özellikleri, bir sesin üretilmesine ilişkin soruların yanıtlanmasına temel oluşturulduklarından büyük önem taşır.

Söyleyiş ve akustik özellikler, bir anlam ayırıcıişlevleri yoksa, pek dikkate alınmaz.

Seslerin işlevini dikkatealmaz.

Seslerin işlevlerini dikkate almak zorundadır.

Sözle (parole) ilgili bir birimdir.

Dille (langue) ilgili bir birimdir.

İncelediği en küçük birimsestir (Phon). Ses bireyseldir. 

İncelediği en küçük birim sesbirimdir (phonem). Sesbirim birey üstüdür, toplumsaldır.

Doğa bilimlerinin yöntemlerini kullanır.

Dilbilim yöntemlerini kullanır.

 

Yukarıdaki tabloda Selen (1983:20-21) Fonetik ile Fonoloji arasındaki farklılığı ortaya koymuştur. Fonetik konusunu örneklerle açıklamak gerekirse; Fonetik  anlamalı birimler oluşurken seslerin nasıl çıkarıldığını (örneğin b-sesi iki dudakta ağız yolunu kapayıp birden açarken ses  tellerini titreştirek), nasıl dizildiklerini ( örneğin y,p,a sesleri “yap” ya da “pay” biçiminde dizilirler ama “ayp”, “apy”, “ypa”, “pya” biçimlerinde dizilemezler), seslerde eş zamanlı değişim (l-sesi ön ünlülerle birlikte “ince”, art ünlülerle birlikte “kalın” çıkarırlar) ve art zamanlı değişim kurallarını inceler. Örneğin sözcük başında [d] sesine dönüşmesiyle eskiden /t/ ile söylenen bir çok sözcük bugün /d/ ile söylenmektedir (Bkz.Selen 1979:1-8).

                                     Eskiden

                       Bugün

                                      Tamar

                      Damar

                                      Temir

                      Demir

                                      Töşek

                      Döşek

                                      tilek                                               

                      Dilek

( Demircan 1979:13)

2.      FONOLOJİ

Sesleri tamamıyla dilbilim açısından, maddesel yönlerinden çok, iletişimde gerçekleşen işlevsel yönlerini dikkate alarak irdeler. İncelemelerinde seslerin birbiriyle olan ilişkilerini, ayrı bir deyişle dizgesel özelliklerini ortaya çıkarıır (Toklu M.O. 2003:45)

Fonolojide dil seslerinin hareket edilerek bu seslerin görevleri ortaya koyulmuştur. Kavramlaştırma sürecinde ise seslerin ortaya çıkardığı bu faklılıkları yada ayırıcı özellikleri belirten “fonem” kavramı ortaya atılmıştır. Aksan (1979) bu kavramı “anlam ayırt edici birim” biçiminde tanımlamıştır.

2.1. SAUSSURE SONRASI AVRUPA DİLBİLİMİ

2.1.1 Prag okulu: İşlevselcilik

Çağdaş alanda sesbilimin kurucusu sayılan N.S. Trubetzkoy, Prag Dilbilim Çevresinin önde gelen sözcüsü, işlevsel dilbilimin belli bir alanda tümü kapsayıcı ilk örneklerini sunan öncüsüdür.

Trubetzkoy’un kendisi gibi Rus göçeni olan R. Jakobson ve S. Karsevski’yle birlikte 1928’de Prag Dilbilim Çevresine (kuruluşu:1926) katılması dilblimin tarihinin önemli olaylarındandır. Bu bilginlerin  La Haye’de toplanan Uluslararası 1. Dilbilimciler Kurultayına (1928) sunduğu “öneri” ya da dilbilim, özellikle de sesbilim izlencesi büyük bir yankı uyandırmış, kısa bir süre sonragenişletilerek Prag Okulunun ilkelerini içeren bir tür bildiri niteliği kzanmıştır(1929) (Vardar ve diğ. 1999: 97).

Prag dilbilimcileri, Saussure’ün dil, söz ayrıımını sesbilimde uygulayarak sesbirim(phoneme) kavramına açıklık getirmişlerdir. Konuşma sesleri “söz”e bağlanmış, sesbirim ise dilin bir öğesi olarak kabul edilmiştir. Saussure’ün karşıtlık kavramında yola çıkarak seslerin ayırıcı nitelikleri (ötümlü, ötümsüz, sızmalı, sürtünmeli vb) belirlenmiş ve sesbirimin işlevsel bir birim olduğu, Prag dilbilimcilerince ortaya konuluştur. Bu konuyu daha sonra evrensel boyutta ele alan aynı okulun üyelerinden R. Jakobson, dünya dillerinde on iki ayırıcı karşıtlık belirlemiştir. (Kocaman, 2000:36)

            Prag dilbilimcileri ayrılığın belli bir karşıtlıktan geldiğini ileri sürmüşlerdir. Örneğin Türkçedeki “bel”, “kel”, “sel” ve “yel” sözcükleri arasında birbirine karşıtlık bulunmaktadır. Bu karşıtlığın nedeni örnekte görülen sözcüklerin ilk seslerin ( /b/, /k/, /s/, /y/ ) arasındaki ayrılıklardır. Bu sözcükleri incelerken bütünü incelemeye gerek yoktur. Sadece ilk seslerin incelenmesi gerekli farklıkları ortaya çıkarcaktır.

2.1.1.1 Prag Dilbilim Çevresi’nin Temel İlkeleri

2.1.1.1.1 Dil işlevsel bir dizge olarak düşünülmelidir.

Prag Dilbilim Çevresi temsilcileri dizge ve işlev terimlerine eşit ağırlık verirler Dil insan etkinliğinin bir ürünüdür. Başka bir deyişle, dil incelenmesinde, işlev göz önünde bulundurulduğunda , dil belli bir amaca uygun ifade araçlarının oluşturduğu bir dizge olarak tanımlanabilir.

2.1.1.1.2 Dilbilimcinin dile yöntemsel yaklaşımı eşzamanlı olmalı ve konuşucunun sezgisine başvurulmalıdır.

Sezginin kuramsal önemi nedeniyle, yöntemsel öncelik eş zamanlı incelemeye verilmelidir, çünkü konuşan özne belli bir dil durumunun farkındadır. Sezgiye başvurma yanlız basit bir yöntem seçimi değildir, bu her şeyden önce temel felsefe bir düşünce ürünüdür. Öznenin bilinci dilsel çözümlemenin dayanağıdır.

2.1.1.1.3 Dilin işlevsel dizge düşüncesinin sadece eşzamanlı düzleme değil aynı zamanda artzamanlı düzleme de uygulanması gerekir.

2.1.1.1.4 Prag Dilbilim Çevresi’nin amaçlarından biri de dillerin oluşturduğu dizgelerin bir tipolojisini gerçekleştirmektir.

Prag Dilbilim Çevresi’ne göre dil iletişim açısından ele alınarak, belli bir yapı içindeki olgular ancak eşzamanlı olarak incelendikten, başka bir deyişle her dilsel olgunun işlevi tam olarak betimlendikten sonra, tarihsel geliim ve evrim açıklamasına geçilebilir. Prag Dilbilim Çevresi, dilsel olguların öncelikle eşzamanlı bir incelemeyle ele alınması gerektiğini ileri sürerken,artzamanlık/eşzamanlılık arasında da aşılamyacak engeller koymaz (Kıran, 2002: 132).

2.1.2 Fransız İşlevsel Dilbilim Okulu

Fransa’da özellikle A.Martinet tarafından sürdürülen İşlevsellik (Fonctionnalisme) anlayışı,dilbilimsel bir çözümleme yöntemidir.İşlevsel Dilbilim dil sistemi içindeki öğeleri ve bu öğeler arasındaki ilişkileri bildirişimdeki işlevleri açısından incelerler. Bu dilsel işlevler her türlü önsellikten uzak durularak ve yalnızca dilsel gereçler incelenerek saptanır.

Dilin bildirişim işlevine ağırlık veren ve konuşucunun sözcelerde gerçekleştirdiği değişik seçmelerin görünürdeki özelliklerini bulmaya çalışan A.Martinet ve çevresindeki dilciler daha çok görevsel sesbilgisi İşlevsel veYapısal bir sesbilgisidir, bir başka deyişle dilin öbür sesbirimleriyle kurdukları ilişkiler açısından betimler ve sınıflandırır. A. Martinet, genel sesbilim, eşzamanlı sesbilim çaılşmalarının yanı sıra, artzamalı sesbilmle de yakından ilgilenmiştir. (Kıran, 1986:93-94)

2.1.3 Kopenhag Dilbilim Çevresi: Glosematik

Danimarka’daki genel dilbilgisi çalışmalarından esinlenen V. Bröndal, L. Hjemslev ve H. S. Uldall 1931 yılında yeni bir dil kuramı geliştirmek amacıyla Kopenhag Dilbilim Çevresini kurmuşlardır.

F. de Sausure’ün “dil göstergelerinden kurulu bir dizgedir” ve “ dil töz değil, bir biçimdir”, ilkelerinden yola çıkan bu Çevre, dil incelemelerini, yapısalcı ilkeler çevresinde ele almaya yönelirken, bu ilkeleri Prag Dilbilim Çevresi’nin yaptığı gibi sesbilimsel temeller üzerine değil, mantıksal-matematiksel temellere oturtmaya çaılşmıştır. Kopenhag Dilbilim Çevresi’nin görüşlerini yaygınlaştıran L. Hjemslev olmuştur. Daha sonra bu dilbilim kuramına <<glosematik>> adı verilmiştir.(Kıran, 2002: 142)

 Glosematik, dili oluşturan birimleri iki düzlemde incelemeyi amaçlar: süreç ve dizge. Örneğin Türkçedeki “saç” sözcüğü anlamından bağımsız olarak, /s/, /a/, /ç/ seslerinden oluşan bir ses dizgesi olarak incelebilir. Değiştirim yöntemiyle /taç/, /kaç/, /maç/ gibi başka sözcükler üretilebilir. Bu değiştirim yeni dilsel birimlerin ortaya çıkmasını sağlar: /m/, /a/, /l/; “mal”, “sal”, “kal” vb. belli bir anlatımda bir arada bulundukları zaman, bu en küçük birimler bir metnin, yani bir sürecin halkalarını olştururlar. Bu bileşimler, bu ayrı birimlerin parçalarını oluşturduğu dizgenin (Türkçedeki ayırıcı seslerin tümü) varlığını ortaya koyar. L. Hjemslev farklılık gösteren metinleri parçalara ayırarak ve yukarıdaki sözü edilen değiştirim yöntemini kullanarak seslerin temelinde yatan dizgeyi ortaya çıkarmaya çalışır.

Hjemslev’e göre, öğelerin kendileri değil, aralarındaki ilişkiler bilimin konusudur; ancak bu nokta ön plana çıkarılırsa Saussure’ün idealindeki özerk dilbilime varılabilir (bkz. Kocaman, 2000:36)

2.1.4  Londra Dilbilim Okulu 

İngiliz dilbilimcisi J.R. Firth’ün öncülüğünde olan bir akımdır. Firth 1948’den başlayarak “Bürümsel Sesbilim”i ortaya atar. Amaç, parça birimlerle (phonematic units) parçalarüstü birimleri bir arada düşünmektir. Yapısal sesbilimde bunlar birbirinden ayrıdırlar: parçalı birimler, parçalarüstü birimler. Bu akım ilk başlarda İngiltere dışında pek fazla ilgi görmedi.(bkz. Demircan 1979:16-17) Firth şuan dilbilimcilerin benimsediği bakış açısına benzer bir bakış bir fikri sahiptir. Ona göre vurgu, ton ezgi gibi parçalarüstü sesbirimleri tek tek ele almayıp bulundukları tümceni yapısına bakarak bütüne katkılarına bakılmalıdır.

2.2 AMERİKAN YAPISALCIĞI

Amerika’da F. de Sausure’den bağımsız olarak, güçlü bir dilbilim okulu gelişmiştir. Bu okulun ilkeleri F. de Saussure’ünkine çok yakın olduğundan, çoğunlukla <<Amerikan Yapısalcılığı>> olarak adlandırılır. Amerikan yapısalcılığının Avrupa dilbilimine göre özgünlüğü doğrudan doğruya uygulamaya yönelmesidir.(Kıran, 2002:147)

Amerikan dilbilimcileri çalışmalarını özellikle sebirim ve biçimbirim üzerinde yoğunlaştırmıştır; bu da sözlü dile verilen önemi yansıtmaktadır. Bloomfield etkisindeki Amerikan yapısalcılığının en önemli özelliklerinden birisi de sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizimi gibi değişik dil düzlemlerini ayrı ayrı ele almak eğilimidir (Kocaman, 2000:37). Bloomfield’den sonra bu katı ilkelerden vargeçilmiştir. Chomsky 1957 yılında çıkardığı kuramını 1965’te “Aspects of the Theory of Syntax’ adlı kitabında genişletmiş ve Bloomfield’in aksine  dilbilgisinin sözdizimsel, anlambilimsel ve sesbilimsel birleşen olmak üzere üç bileşenden meydana geldiğni ortaya atmıştır. 

Firth’ün ortaya attığı fakat İngiletere dışında fazla önem verilmeyen “Bürümsel Sesbilim’ Chomsky tarafıdan önemsenir ve 1957 yılında yazdığı kitabında yer verilir. Bu çalışmasında Chomsky, Firth’ün ileri sürdüğü görüşle doğan “üretimsel anlambilim” gibi dilde kullanılan yapılar içi ilişkileri betimlemek yerine bu yapıların nasıl üretildiklerine yönelirler. (bkz. Demircan 1979:16)

1960’lı yıllardan sonra “sesbirim” yerini “ayırıcı özellikler”e bırakmıştır. Örneğin /e/ yerine +ünlü, +parça, +geniş, -ünsüz, -yuvarlak, -kalın gibi özellikler seslerin ortaya koyulmasında kullanılmıştır.Daha sonraki çalışmalarda ise “vurgu” gibi bürümsel öğelerin anlam ayırt edici rolleri kabul edilmiştir. Örneğin Türkçede (mi)’in belirtmek istediği yani bilgi odağı olarak vermek istediği anlam bu biçimbirimin yeri ve vurgusuyla belirlenmektedir.

Ali topu arkadaşı’Na mı verdi?

Ali to’PU mu arkadaşına verdi?

                                           KAYNAKÇA

Aksan, D. 2003. Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim. 2. Baskı. 1. Cilt. Ankara: TDK. 25.

Bayrav, S. 1996. Yapısal Dilbilimi. Ankara: Multilingual. 94-95.

Demircan, Ö. 1979. Türkiye  Türkçesinin  Ses Düzeni, Türkiye Türkçesinde Sesler.  Ankara: TDK. 14-19

Kıran, Z. 1986. Saussure’den  Günümüzü Dilbilim Akımları. Ankara:Sol-Onur Yayıncılık. 93-94.

Kıran, Z. 2002. Dilbilime Giriş. 2. Baskı. Ankara: Seçkin Yayıncılık. 131-150.

Kocaman, A. 2000. Türkçenin Zenginleştirme Kurultayı Bildirileri. (haz.) H. Altınkaynak. İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi Yayın Merkezi. 36-37.

Selen, N. 1979. Söyleyiş Sesbilimi Akustik Sesbilimi ve Türkiye Türkçesi. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. 1-8

Selen, N. 1983. Phonologie, Morphologie, Syntax der Türkiye Türkçesi. Ankara:TDK.

Toklu, M.O. 2003. Dilbilime Giriş.Ankara:Akçağ Yayıncılık.

Vardar, B. ve diğ. 1999. 20. Yüzyıl Dilbilimi. İstanbul: Multilingual. 87-89.

 

 
  Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol